11.12.11

Aklımda bir güneşli hafta ortası var. Eski evin bahçesindeyim. 7-8 yaşında olabilirim, çok silik her şey. Karşı evde tek yaşayan, çocuklarının hiç aramadığı yaşlı bir teyze var. İsmini anımsamıyorum, yüzü aklımda. Bahçesindeki üzümlere sabitlemiş gözlerimi, bir anlık fırsatı kolluyorum. Arkasını döner gibi yaptığı anda bir hamle ayağa fırlayıp atılıyorum üzümlere.
Kaşlarını çatarak, yüzünü çeviriyor bana. Korkup, saklıyorum başımı. Vuracak sanıyorum çünkü.
Eğilip bir avuç üzümü uzatıyor.. Ben çok mu kötüyüm, istesen belki veririm.. diyor.
- Öyle güneşli bir hafta ortası ki. 20 yıl boyunca hiçbir gün o kadar güneşli olmadı bir daha.

Ben bir kere çok aşık oldum, bir daha çok sevebilmek için dua ediyorum bir başkasını.. derken buluyorum bir kafede kendimi. Karşımda bir adam var, ya da adamlar. Bazı ayrılıkların birbirinin ne kadar aynısı, hataların hep birbirinin tekrarı. Neden..? Diye soruyor, birisi. Cevap vermiyorum.

Sonra bir başka adam, adamlar. Elimin kimyası değişiyor, içim biraz daha eskiyor, dokundukça. Değişen başka şeylere sahip oluyorum git gide. Sahip olduklarım değişiyor. Bu hem iyi hem kötü. Ya da yorum bile götürmüyor. Hani dedim ya en mantıksız cümlelerin içindeyim bugün diye. Öyle gerizekalı bir durum.

Annem arıyor, konuşmaya aciz hissediyorum kendimi. Ne yedin ? Neler yaptın ? Nasılsın ? Çok uyuma başın ağrır ? Aç kalma, kendini yorma, kafanı hiçbir şeye takma.. Babana veriyorum.. canım nasılsın? Dün hiç aramadın ? Sesine noldu senin ? Paran var mı ? İşyerinde bir sıkıntı yok dimi ? Tamam öpüyorum seni..

Ben denizin en dibindeyim bir süredir. Çok derindeyim. Nefessiz ne kadar dayanabilirim.. bunu deniyorum. Canım sıkıldı, sıkıntıdan sapıtıyorum. Elini uzatanlara kendi dibimden bakıyorum. Diplerimi işaret ediyorum. Kendimi şeffaf bir kutuya hapsedip, kimseyi yaklaştırmıyorum. Üzülmekten korkmak değil bu. Daha fazla üzülmem sanıyorum. Öyle güzel yanılıyorum ki.
Olduğum yerlerden uzaklaşıp, başka yerler buluyorum. İlk kez bir yerden kaçmak istemiyorum.
Odaya yorgana yastığa kapatır kendini, kapının arkasındaki sesleri dinler, gölgeleri izler gibi.
Her şeyi içimde büyütüyorum. Sen iyilik yapmayı unutmuşsun, birilerini mutlu etmeyi unutmuşsun Ceren.. sesiyle sarsılıp. Hayır ama, seni duymuyorum, kimsin sen, seni duymuyorum, duymuyorum ki seni.. diye itiyorum.

Bir akşam ' gitme kızım, yanımızda kal.. ' diyen annemin inadına amcamların yemek masasında
' Annemsiz sofrada , kılçığı boğazıma takılınca, banyoya gidip sessizce kusmaya çalıştığım balığın, gözümden akan yaşlarla ' annem olsaydı yanıma gelirdi, kimse neden noldu diye sormuyor.. diye.. hayıflanıp o akşamdan sonra hiç balık yiyemediğim gibi,
' Gitme sevgilim, yanımda kal..' dediğim o adamın gidişiyle değişen hayatıma, hayıflansam kaç yazar..
Öyle çok üzüntülerden geçtim ki, hep bir şeyler uğruna, bugün beni hangi ağrı kesici susturur iyileştirir, bilmiyorum.

1 yorum:

aylin dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.